23 Haziran 2009 Salı

Gezdim Gördüm Yazdım 2: Cinci Han, Safranbolu

2008 yılında Hacettepe Üniversitesi İç Mimarlık Bölümünde doktora için özel öğrenci olarak dersler alırken Kervansaraylar hakkında kapsamlı bir rapor yazmıştım. O araştırmanın son aşamasında Safranbulu'da bulunan Çinci Hanı incelemiştim. Vakıflar Genel Müdürlüğünden özel izin alarak, şuanda otel olarak kullanılan Hanın yöneticilerinden bilgi almıştım. Ayrıca uzun yıllardır Safranbolu'da yaşayan Batista Turizm'in sahibi Mehmet beyden de çok değerli bilgiler aldım. Kendisi aynı zamanda Cinci Han Otelin restorasyon çalışmalarını yapan mimarlardan biri ve hem otel hem Safranbolu konusunda çok bilgili. Soranlara zevkle ve güleryüzle anlatıyor. Yeterki ilgilenenler olsun.:)Hazırladığım ödevi ve fotografları daha önce wowturkey.com sitesinden yayınladım. Buradan ihtiyacı olanların kullanması için bir kısmını tekrar yayınlıyorum. Extra bilgiye ihtiyacı olanlar bana ulaşabilirlerse ben onlara zevkle yardım ederim.
Hanın tarihçesi:
Cinci Han Çinci Hoca tarafından 1645 yılında yaptırılmıştır. Handan bahsetmeden önce Cinci hoca hakkında kısaca bilgi vermek gerekir:
Tarihte Cinci Hoca olarak anılan Karabaşzade Hüseyin Efendi Safranbolu eşrafından Şeyh Mehmet Efendinin oğludur. Babası tarafından İstanbul’a okumak için gönderilen Hüseyin Efendi eğitiminden sonra Valide Sultan tarafından saraya alınır ve kısa sürede Sultan İbrahim’in yakın çevresine girer. Deli İbrahim olarakta bilinen Sultan İbrahim üzerinde bir takım telkin edici güçlerle söz sahibi olur, hatta zaman içinde sultanın fikir danıştığı kişi haline gelir. Önce zorla bitirdiği okula padişah emriyle müderris olur. Daha sonra döneminin sultandan sonra en önemli mevkii olan kazarkerlik görevine getirilir. Genç yaşına rağmen çok büyük bir servete sahip olur. Öncelikli olarak, 17 yüzyılda Osmanlı haritalarında bile görülmeyecek kadar küçük ve önemsiz bir kasaba olan Safraanbolu’ya bir han inşa ettirir. Arkasından hamam ve iki bina arasına gelen bölgeye 50 adet küçük dükkan yaptırır. O dönemde han-hamam gibi gayrimenkuller yasalara göre ölen kişinin yakınlarına yada akrabalarına değil devlete aktatılmaktadır. Cinci hoca kendi yaptırdığı bu binaların ölümünden sonra devlete intikal etmesini engellemek için annesi Hamide Hatun adına bir vakıf kurar ve tüm bu eserlerini bu vakıfa, vakfın idaresini de ailesine bırakır. Böylece bu yapılar bozulmadan günümüze kadar gelmiştir.
Cinci han döneminin en güzel örneklerinden biri ve belki de Safranbolu gibi tarihi ve turistik bir ilçenin içinde ve merkezde olduğundan oldukça iyi korunmuş bir yapıdır. 2000–2004 yılları arasında özel bir firma tarafından restorasyonu tamamlanan yapı, 2004 yılında, Çinci Han Otel adı altında 25 odalı bir otel olarak hizmete açıldı. Oteli vakıflardan devralan firma yetkilileri, restoratörleri ve mimarlarıyla beraber yeniden restorasyona başladı. Yenileme aşamasında, özelikle avlu taşları, odaların iç tasarımında kullanılan bazı malzemeler hakkında geçmişten kalan bilgiler olmadığından,17 yüzyılın Osmanlı dönemi mimarisi ve dönemin diğer yapılarında kullanılan malzemeler ve teknikler araştırıldı. Geniş araştırmalar ardından en uygun malzemeler seçilerek benzer yöntemlerle gerekli yerlere uygulandı. Örneğin, avlu zemindeki taş dokunun tamamına yakını tahrip olduğundan yenileme çalışmaları oldukça zaman ve çaba aldı. Zemine yerleştirilen kesme taşlar, tek tek taraklama yöntemiyle işlenerek yerine oturtuldu.
Yapı özellikleri ve Restorasyon:
Kireç taşı kullanılarak yapılan binanın kemerleri günümüze iyi korunarak gelmiştir. Yapıda avlu, giriş ve odalarda son derece sade bir tasarım anlayışı hâkimdir. Süsleme yok denecek kadar azdır. Yalnızca girişin üstünde ve bazı kemerlerin kilit taşının üst kısmında dairesel çiçek motiflerine rastlanmaktadır. Restorasyon sırasında bu bezemelere dokunulmamış, olduğu gibi korunmuştur. Cinci Han 2000 yılından önce restorasyon çalışmaları başlamadan önce depo olarak kullanılıyordu. Handaki her oda bir Safranbolu esnafı tarafından kiralanıyordu. Han otel olarak kullanılmaya başladıktan sonra odaların kapılarının üzerine önceden o odayı kullanan kişilerin yada firmaların isimleri ya da varsa lakapları yazıldı. Cinci Han’ın otele dönüştürülmesinde yaşanan en büyük sıkıntı odalardaki ıslak hacimlerdir. Han Ağası’nın Odası dışındaki odalarda hususi tuvalet olmadığından ıslak hacimler için iki odanın arasındaki bir oda kullanılmıştır. Odanın yarısı sağ taraftaki odanın banyosu olarak, diğer yarısı da sol taraftaki odanın banyosu olarak kullanılmıştır.Giriş katındaki odaların ıslak hacimleri ise daha farklı bir metotla yapılmıştır. Bu kattaki odaların kendine has bir özelliği vardır. Burada her odanın içinde sandık odası olarak adlandırılan ve yatağın altından bir kapakla girilen yeraltı odacıkları mevcuttur. Bu küçük mekânlar yolcuların değerli mallarını gece rahatlıkla saklamaları için tasarlanmıştır. Odada kalan tüccar ya da kervan sahibi yükünü ve değerli eşyalarını gece bu odacıklara koyar, kapağın üzerine de yatağını sererdi. Sandık odasının tek girişi bu kapaklar olduğundan, çalınma korkusu yaşamadan rahat bir gece geçirirlerdi.Günümüzde bu odacıklar biraz genişletilerek banyo olarak kullanılıyor. Odaların girişlerinin hemen yanından aşağıya inilen merdivenlerle banyoya ulaşılıyor. Hanın en büyük ve önemli odası Han ağası odasıdır. Diğer odalardan daha yüksektedir. Ayrıca hanın giriş kapısının tam üzerindedir. Böylece gece gündüz hana giren çıkan kişiler rahatlıkla görülebilir. Ayrıca hanın girişinin üzerinde bulunan çıkmanın zemininde gizli bir kapak bulunur. Buradan eğer hana gece gelen ve girmek isteyen kişi beğenilmezse sıcak su ya da kızgın yağ döküldüğü söylenir. Günümüzde bu kapak üzerinde geniş bir sedir yer almaktadır. Cinci hanın en önemli özelliklerinden biri de çağının ötesinde bir mimari anlayışla derenin üzerine inşa edilen deve ahırıdır. Hanın girişinin sağ tarafını boydan boya kaplayan dikdörtgen şeklindeki ahır kısmı, kolonlarla derenin üzerinde yükseltilmiştir. Hatta derenin kavisli akış güzergâhı bile korunmuştur. Böylece ahırda barınan hayvanların pislikleri dereye rahatlıkla boşaltılabilmektedir. Ayrıca han odalarının altından birleşen kanallar sayesinde insanların kanalizasyon atıkları da bu dereye boşaltılmaktadır. Hanın 1645 yılında yapıldığı düşünüldüğünde, bu muhteşem detaylar hayranlık uyandırmaktadır. Ayrıca ahırın üzerinde, ikinci katta buluna fil ayakları, kolonların yere bastığı nokta ahırın kemerlerinin kilit taşları üzerine gelmektedir. Kemerlerin bu basınç karşısında dağılmasını önlemek için, hanın dışından payandalarla desteklemiştir. Bu şekilde han 363 yıldan beri sapa sağlam ayaktadır. Bu sistemde de restorasyon kısmında herhangi bir müdahale yapılmamış ve olduğu gibi bırakılmıştır. Ahır şuanda büyük yemek salonu olarak hizmet vermektedir. Ahırın dikey dikdörtgensel pencere açıklıkları aynen korunmuş, duvarla aslına uygun olarak beyaz sıva ile boyanmıştır. Pencere açıklıklarının kalın duvarlarda prizmatik olarak genişlemektedir. Işığın doğrusal olarak yayıldığı dikkate alınarak minimum açıklıkta maksimum aydınlık sağlamak için kalın duvarlar beyaza boyanmıştır. Böylece ışık emilmeden olduğu gibi içeriye yansır. Her iki açıklığın arasında kalan mesafe o kadar düzgün hesaplanmıştır ki güneş ışığı olduğu sürece içeride karanlıkta kalan herhangi bir nokta yoktur.
Deve ahırının üst katında bulunan dikdörtgen ince uzun hol şuanda toplantı salonu olarak kullanılıyor. Bu mekân 17 yüzyıl hanlarında parası olmayan fakir yolcuların konaklaması için yapılmış ve 3 gün boyunca burada yeme içme dâhil tüm ihtiyaçları karşılanırmış. Mekânın içinde bulunan diğer odacıklar mutfak ve tuvalet olarak değerlendirilmiş. Cinci han’ın avlusu altında 200 tonluk bir su deposu vardır. Bu su deposuna sular dağlardan geçmeli kanallarla taşınarak gelir. Suyun fazlası hanın hemen yanı başındaki dereye aktarılır. Bu depo sayesinde handa konaklayan yolcular ve hayvanlar asla su sıkıntı çekmezlerdi. Avlu üzerinde bulunan havuz ve havuzun kenarlarında hayvanların su içmesi için yapılan kanallar günümüze pek zarara uğramadan gelmiştir. Şuandan havuz etrafında çiçek saksıları konulmuştur. En üst katta çatıda bekçi odası bulunmaktadır. Hanın dört duvarı yüksek ve kapısı demirden olduğu için hırsızlar içeri girmek için çayıyı kullanırlardı. Bu sebeble bekçi kapıda değil çatıda nöbet beklerdi. Şuanda bu oda depo olarak kullanılmaktadır.
Sonuç olarak Safranbolu gibi iyi korunmuş mimari eserleri bulunan bir ilçede mutlaka gezilmesi gereken bir yapı. Yalnız bildiğim kadarıyla gezi karşılığında küçük bir ücret alıyorlar. Bilginize...

4 yorum:

Gülen Tezer dedi ki...

Bir Safranbolu'lu olarak Cinci Hanı burada görmekten mutluluk duydum. Safranbolu'yu bir kez görenler bir daha görmek isterlermiş.
sEVGİLER..

sena dedi ki...

Safranbolu benim içinde muhteşem bir yer. Her gittiğimde yeni bir yer keşfediyorum orada:))

Unknown dedi ki...

Mrb Sena hanım.Cinci Han ile ilgili bir araştırma yapıyorum, bu konuda bana yardımcı olabilir misiniz?Sizle nasıl irtibata geçebilirim acaba?

sena dedi ki...

Gülşah merhaba;
mail adresim senaoksuz@yahoo.com

Buradan bana ulaşırsan elimden geleni yaparım.