21 Ekim 2010 Perşembe

Sonbahar'da İstanbul...


İşte geldim. Yine uzun zaman geçmiş yazmayalı. İstanbul'dan döneli iki hafta oldu ama dolu dolu ve o kadar çabuk geçti ki anlatmadan duramayacağım.

Ne çok özlemişim hem İstanbul'u hem Aygen'i...

Neler yaptık neler.. Önce çok sevimli bir Ege Restoranında, ege ezgileri eşliğinde bol peynir ve reçelli bir kahvaltı yaptık. Turkuazoo'da ki dev akvaryumda köpekbalıklarıyla 2 tur attık. Bilkent'ten arkadaşımız Kadriye'de bize katıldı. Üç eski arkadaş felekten bir gün çaldık. İstanbul'a gidip İkea'ya uğramadan durulur mu? Kalabalığa rağmen boş masa bulup başladık muhabbete. Kirli çıkılardaki bütün olaylar, er kişiler hatun kişiler döküldü ortaya...


Oradan doğru Taksim'e. Önce Ara Güler'in kafesinde süper keyifli bir akşam yemeği, ardından yağmur altında yürüyüş ve Zencefil'in huzurlu ve sakin ortamında içilen son çaylar...


Ertesi gün Rumeli Hisarı'nda ki kahvaltıda o kadar çok yeyince Bebek sahilinde uzun bir yürüyüşle ancak kendimize geldik. Şarkılar söyleye söyleye yaylana yaylana yürüdüğümüz yollardan gösteriye 45 dakika kaldığını farkedince yıldırım hızıyla geri döndük. TİM'de ben koltuğuma oturduktan 5 dakika sonra gösteri başladı. Gerçekten çok başarılıydı. Kesinlikle Ankara'dan İstanbul'a gidişime değdi. Danslar, showlar müzikler muhteşemdi. Üç saat çok çabuk geçti.

Gösteri sonrası birazda Cevahir'de vakit geçirdik. Hava serindi ama yinede terasta eski ve yeni arkadaşlarla kahve keyfi çok güzeldi. Sonrasında Ankara'ya yolculuk...   Ve Bitti.

İstanbul bu seferde yağmuru benden esirgemedi. Ama neyseki akşamları yağdı. İyi ki gitmişim. Her dakikası çok güzeldi.  Bir daha ki seferi iple çekiyorum:))