11 Aralık 2011 Pazar

Fuar'ın ardından



Aralık ayı başında çalıştığım şirketin İstanbul'da sektör fuarlarından biri vardı. Fuar standımızı ben tasarladım.  Asıl mesleğimi icra edecek bir iş olduğundan çok mutluydum. Sonunda  2 aylık yoğun bir çalışmanın ardından fuar standımız tamamlandı. Ortaya çok güzel yıllarca tekrar tekrar  kullanılabilecek çok güzel bir iş çıktı. Benim açımdan en mutluluk verici olay ise standımızın ziyaretçiler acısından ilgi çekici olmasıydı. Hem yurtiçinden hem yurtdışından gelenler tarafından bolca tebrik aldım. İnsanlar neden bu işi yapmadığımı sordular:)

İşte standımızdan birkaç fotoğraf...



 Standın can alıcı bölümü ortadaki pleksiden tasarladığım göbekti.



Fuar başlamadan bir gün önce gidip standın kuruluşunu, fuar bittikten sonra toplanışını takip ettim. Oldukça yorucu ama yararlı oldu.

Farkettim...



Geçen gün bir arkadaşım, bir kaç yıl önce yaşadığı bir olayı anlattı. Boynunda çıkan bir küçük bezenin lenf kanseri olduğunu ve hemen ameliyat olmazsa bir ay içinde öleceğini söylemiş doktorlar.  Aynı gün içinde ameliyat olmuş ve kurtulmuş. "-O günden beri yapmak istediğim hiç birşeyi yarına bırakmıyorum." dedi arkadaşım. Çok haklı. Benim de bir aylık ömrüm kalsa ne yapardım. Onunla konuştuğum günden beri düşünüyorum. Benim de yarın yaparım deyip bıraktığım ne kadar çok şey var hayatta...

Farkettim ki; ne yapmaya karar versem onu gerçekten yapmamı engelleyecek birşey çıkıyor karşıma. İlginç olanı ise çoğu zaman kendi verdiğim kararlara kendim karşı çıkıyor onu yapmamak adına saçma sapan işler icat ediyorum. Çok şey var yapmak istediğim ama bir türlü ilk adımı atamıyorum. Önce başkalarını suçluyorum ama bakıyorum ki asıl engel benmişim. Karşılaşabileceğim engellere takılıp kalıyorum ve sonra klasik olarak vazgeçiyorum. Hep başlamak için kendime bahaneler üretiyorum. Yaz gelince... Yılbaşından sonra... Şu fuar bitsin sonra... Neden şimdi değil?  Bilmiyorum...

Söylediğim şeyler anlamsız gelebilir ama yazmak istedim sadece...

Bir hikaye....


KADER

Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye..
"Ol" der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur.
Rüzgâr olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Her şey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan esen burdan eser, kaya banamısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...

Sırtında bir acı ile uyanır....
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..


"Amor Fati - Nietzsche "
(Kaderini sev-belki seninki en iyisidir)