23 Temmuz 2010 Cuma

Bir daha ULUSOY mu asla!!!!!!


Bu seneki tatil durağımız Ayvalık için biletleri 2 hafta önceden Ulusoy'dan aldım. Aslında önce Varan'ı aradım ama yer kalmamıştı. Son zamanlarda kiminle konuşsam Ulusoy'da şikayet ediyordu. Bende daha önceki  vukuatlarından dolayı kızgındım. İstanbul için yaptırdığım rezervasyonu bana haber vermeden ve bitiş tarihinden önce kaldırıp başkasına rezerve etmişler. Böyle şey olur mu diyince kız "Arka sıralarda yer var. Siz de oraya oturuverin" dedi. Tepem attı. İstanbul'u müşteri hizmetlerini aradım. Şikayet ettim. Rezervazyonumu düzelttiler.

Ama bu sefer durum daha ciddiydi. Hayatımın en kötü otobüs yolculuğunu yaptım.

 Öncelikle perona gelen otobüs batan Boss'un eksimiş, koltukları yıpranmış, rahatsız ve çakıt Setra'larından biriydi. Daha otobüse biner binmez bir yolcu şikayet etmeye başladı. Ona otobüste kablusuz internet olduğunu söylemişler ama yoktu. Yola çıktık. Muavin (yada host ne deniyorsa) servise başladı. Elleri o kadar kirliydi ki bana verdiği bardakta parmak izleri gayet net seçilebiliyordu. Tatile gidiyorum ya hiç bişeyi kafama takmamaya niyetliyim. Üstünde durmadım. Çocuğun parmaklamadığı kısımlarda çayımı içtim.

İki-üç saat sonra ilk moladan sonra klima çalışmaya başladı. Otobüsün içi gittikçe soğudu. Önce bir iki defa muavin çocukla şoföre klimayı kısması için haber gönderdik. Hiç bir değişiklik olmadı. Birkaç defa daha haber gönderdik. Şoför yine takmadı. Otobüsün tek battaniyesini en uyanık yolcu kaptı.  Üç saat kadar sonra insanlar öksürmeye ve titremeye başlayınca iş zıvanadan çıktı. Gecenin bi körü bütün otobüs ayaklandık. Yolcular bağırıp çağırmaya başlayınca şoför bey bi zahmet otobüsü durdurdu. İnip klimayı kapatmaya çalıştı. Öğrendik ki klima bozukmuş. Koskoca ULUSOY böyle otobüsü servise çıkarabiliyor. Şöfor bey işine gelmediğinden "Yeni araba isteyin" sözlerimize hiç kulak asmadı. Öksüre tıksıra Ayvalık'a vardık.

Oraya varır varmaz ilk işim müşteri hattını aramak oldu. Ama ulaşabilene aşk olsun. İnat ettim. Hergün aradım. En sonunda 4 gün sonra biri telefonumu açtı. Durumu anlattım. Son derece ilgisizce dinledi. "Biz sizi gün içinde ararız" dedi ve kapattı. Yaklaşık bir hafta oldu. Daha arayan soran yok. Şikayetvar.com'a bir yazı gönderdim. Oraya da cevap vermediler.  Böyle büyük bir firmanın bu kadar ilgisiz olmasına inanamıyorum. Güven çok zor kazanılır ama çok kolay kaybedilir. Böyle markalar için güven çok önemlidir.  Kendilerini vazgeçilmez zannediyorlar ama bu son bir daha asla Ulusoy ile seyahat etmeyeceğim.

Ulusoy için İbrahim YK'dan "Allah belanı versin" adlı şarkıyı eklemek istedim ama bilgisayarım parçayı indirmeyi reddetti. Siz eklemişim varsayın:)

CD'im nerdeeee?


Tatile gitmeden birkaç gün önce Sertap Erener'in cd'sini almıştım. Lise yıllarımdan beri çok severek dinlerim kendisini. Yeni albüm de gerçekten çok güzel olmuş. Tatile gidince tadı damağımda kalmıştı. Döner dönmez işe gidiş geliş yolunda arabada tekrar dinlemeye başladım. Dün sabah işyerinde dinlemek için cd'yi arabadan çıkardım ve elime aldım.

Dün işler çok yoğundu. Ancak akşam çıkarken cd aklıma geldi.  Arabadan geri döndüm. Odamın altını üstüne getirdim. Ama yok. Bulamıyorum. Arıyorum tarıyorum yook. Kafama takıldı bir kere, bulmam lazım. Olmayacak yerleri dolap arkalarını, masanın kullanılmayan çekmecelerini araştırdım. Yook.

Sabah şirkete geldiğim saniyeden itibaren düşünmeye başladım. "Arabadan indim." "Elimdekileri broşürleri çöpe attımm." Birden gözlerim açıldı. Acaba cd'im de mi çöpü boyladı? Öyleyse çok kötü. Çünkü o çöp varilleri akşama kadar kırk kere dolar, kağıt toplayıcıları ve kablo toplayıcıları tarafından defalarca didiklenir.
Varillerin biri ağzına kadar doluydu. Moralim bozuldu. Ama diğeri boştu. İçine doğru eğilince en altta Sertap'la göz göze geldik. Yarım saattir aradığım albümüm orada çöpün içinde sağlam ve temiz halde duruyordu. Üzerinde küçük bir kutu vardı. Ama ne cd'de ne de kutusunda herhangi bir hasar yoktu. Biraz uğraşarak onu çöpten çıkardım. Alkollu mendillerle, kolonyalarla temizledim.

Çook sevindiim. Şimdi yine onu dinliyorum. Favorim Koparılan Çiçekler'in yavaş versiyonu...

Eh bi şarkı da Sertap Erener'den gelsin o zaman:) Bu albümden değil ama eski ve güzel bi şarkı.



Günahın Boynuma

BEEEN GELDİİİİM


Ne kadar uzun zaman olmuş. Neredeyse 1,5 aydır hiç yazı yazmamışım. Boş durmum sanmayın sakın. Gece yarılarına kadar etsy'de açacağım sayfam için çalıştım. Deri, kumaş, boncuk, tel, cam... Evde ne var ne yok uzun zamandır  dolaplarda duran, belki bişeyler yaparım diye alıp biriktirdiğim herşeyi çıkardım. Suluhan'a gidip malzemelerime takviyeler yaptım. Salonda masanın üstü tam bir keşmekeş. Akşam işten gelince alelacele yemeğimi yiyorum. Oturuyorum masanın başına. Gece 1-2'ye doğru ancak kalkıyorum. Bence güzel şeyler çıktı ortaya.

Sonra ablam geldi. Beraber tatile gittik 5 gün Ayvalık-Cunda'da sonra 5 gün İzmir-Seferihisar'da geçirdik. Çok keyifli bir geziydi. Bol bol yüzdük, Cunda sokaklarını gezdik, güneşlendik ve tabii kitap okuduk. Şimdi artık Ankara'dayım. İşimin başına döndüm:( Tatil  modundan çıkamadığımdan biraz  durgunum.

Şimdi anlatmaya başlıyoruuum:))

Mis gibi bir tatil şarkısı;



Fatima Spar und die Freedom Fries, Bosa Noga