29 Haziran 2009 Pazartesi

Konuşan Renkler 4: Mavi ne anlatır?

Mavini en çok bilinen ve belirgin olan çağrışımı gökyüzü ve denizdir. Su ve havanın ebedi ve ezeli başı sonu olmayan varlıklar olması sebebi ole mavi renk devamlılık ile özdeşleştirilir. Psikilojik alanlarda yapılan araştırmalarda mavinin metabolizmayı ve kan akışını yavaşlattığı ve kasların gevşemesine yardımcı olduğu keşfedilmiştir. Bu sebeple doğuda meditasyon ve gevşeme için mavi rengin hakim olduğu mekanlar ve ürünler tercih edilir. Mavi soğuk renklerden biri olmasından dolayı buz ve çelik ile de özdeşleştirilir. Her renkte olduğu gibi farklı tonlarının farklı etkileri vardır. Lacivert klasikleşme ve geleneksellik belirtmek için kullanılırken, turkuaz tonları canlılık ve modernizmin sembolüdür.

Beyazla beraber temizlik ve saflığı çağrıştırdığından genellikle deterjan kutularında ve temizlik malzemelerinin ambalajlarında mavi hakimdir. Ayrıca erkeklere özel ürünlerde de mavi kullanılır. Konfor, emniyet ve güven göstergesi olan mavi renk, taşımacılık alanında otobüs, uçak ve gemilerin hem amblemlerinde hem iç tasarımlarında çok sık kullanılır. Banka ve finans kuruluşlarının logolarında mavinin kullanılışının sebebi de budur.

Tarihe baktığımızda mavinin Hristiyanlığın ilk yıllarında, Hz. Meryemin çizimlerinde, hükümdarlıklarda kraliyetin ve entellektüel hayatın sembolü olarak kullanıldığını görebiliriz. Mavi gökyüzü ile özdeşleştirildiğinden bazı antik kültürlerde tanrıyı ve cenneti çağrıştırır.

Bunların haricinde mavinin, özgürlük, açık fikirlilik, özgür ruh, cana yakınlık, arkadaşlık, neşe, sorumluluk, güvenirlilik, otorite, ruhsallık, sadakat, prestij, elitlik, gurur, umut ve barış gibi positif anlamlarının yanı sıra; tutuculuk, bencillik, kendini beğenme, kasvetli, ciddi, ağırbaşlı, soğuk, içine kapanık ve bazen depresyon ve melakoli gibi negatif anlamlarıda vardır.

Konuşan Renkler 3: Sarı ne anlatır?

Sarı rengin doğada binlerce tonuna raslamak mümkündür. Altın sarısının parlaklığı, buğday başaklarının canlılığı ve hayatın kaynağı güneş ışıkları sarıyı her kültürde farklı bir yere taşımıştır. Belkide bu sebeple sarı büyüme ve gelişme ile özdeşleştirilir. Sarının açık ve pastel tonları konsantrasyonu arttırdığı için okulların duvarlarında kullanılır. Ancak sarı aynı zamanda hastalığı ve tehlikeyi çağrıştırır. Karantina ve dur, yaklaşma anlamına gelen işaretlerde, radyasyon, zehir ve toksik atıkların bulunduğu kutu ve varillerin üzerinde sarı ve siyah kullanılır. Hatta trafik lambalarında bile sarı dikkat anlamına gelmektedir. Bunun sebebi doğanın çağrışımlarıdır. Arıların, yılanların ve bazı kurbağaların derilerinde onların zehirli olduklarını işaret eden sarı ve siyah şeritler vardır.

Ayrıca yapılan bazı araştırmalara göre sarıyı çok seven insanların zihinsel sorunları olabileceği ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar sarı severlerin ya çok ileri zeyaya sahip yada düşük IQ seviyesine sahip olduklarını düşünmektedirler. Sarının kavgaya ve huzursuzluğa neden olduğuna inananlar da vardır. Bu sebeple renk uzmanları özellikle çocuk odalarında sarının kullanılmaması gerektiğini, eğer kullanılırsa çocuğun gereğinden çok ağlayacağını ve huysuz olacağını söylenmektedir.

Sarı, objeleri olduğundan daha büyük ve önde gösterme eğilimindedir. Kırmızı, siyah veya lacivert ile birlikte kullanıldığında dinamik bir efekt verebilir. Eğer enerjik bir mekan yaratılmak istenirse turuncu ile beraber kullanılmalıdır.

Geçmişte antik medeniyetlerde, sarının dini resimlerin zemininde güneş ve ışığın krallığını anlatmak amacıyla çok sık kullanıldığını görebiliriz. Hem Hristiyanlığın ilk yılllarında hemde Çin’de Buda rahiplerinin giydikleri cübbeler safran rengidir. Pakistanda sarı ve siyah cehennemi sembolize eder. 19. yüzyılda Amerika’da sarı kurdele takan kadın kocasının savaştan dönüşünü beklediğini anlatmak istemektedir. Bu kurdela askerlerin taktığı kuşağı çağrıştırmaktadır. Daha sonra bu renk kadın hakları dernekleri tarafından kadın haklarının sembolü olarak kullanılır.

Sarının ayrıca girişimcilik, bilgelik, aydınlanma, deneysellik, neşe, arkadaş canlısı, hayat veren, hayal gücü, genişleme ve büyüme gibi positif anlamları; egoism, kıskançlık, ihanet, sahtekarlık, korkaklık, karamsarlık ve düşmanlık gibi negatif anlamlarıda vardır.

Konuşan Renkler 2: Kırmızı ne anlatır?

Kırmızının tehlike, tutku, öfke, ateş, sex, kan gibi birçok duygusal ve çelişkili çağrışımı vardır. Araştırmalara göre kırmızı renk kan basıncını arttırır ve ateşle ilişkilendirildiğinden bir mekanda kırmızı kullanıldığında ortam ısısı değişmese bile diğer renklere nazaran daha sıcak hissedilir. Kırmızı uyarıcıdır. Yol tabelalarında, elektronik aletlerin göstergelerinde, arabaların sinyal ışıklarında ve pazarlama alanında diğer renklerden daha çok dikkat çekmek ve uyarmak için kullanılır. Marketlerde satılan ürünlerin ambalajlarınının çoğunda alıcıyı cezbetmek için genellikle kırmızı kullanılır. Her yaşa ve cinsiyete hitap eder.

Turuncu, mor ve lila gibi renklerle birlikte kullanıldığında oldukça canlı bir atmosfer oluşturur ve gençler tarafından tercih edilir. Bordo ve kahverengine yakın tonları ise daha ağırdır ve genellikle ileri yaş grubunun tercihidir.

Kültürlerde de kırmızıya verilen anlamlar farklılık arzeder. Çin’de hem düğün rengidir, iyi şanşı sembolize eder, hemde kıskançlıkla özdeşleştirilir. Hindistan’da evlenen kadınların başlarına babaları tarafından kırmızı başlıklar takılır. Böylece onların kahraman ve cesur çocuklar doğuracağına inanılır. Ayrıca kırmızı tüm ülkelerin bayraklarında küçük yada büyük mutlaka kullanılmıştır. Kültürlerin kırmızı ile ilgili farklı yaklaşımları olsa da, tüm dünyada kabul edilen çağrışımlarda vardır.

Örneğin kırmızı her kültürde, positif olarak sıcaklık,alev, kan, enerji, aşk, güç, heyecan, duygusallık ve tehlikeyle özdeşleştirilir. Araştırmalara göre, koyu kırmızı ve bordo tonları toplumsal sorumluluk, adalet, zenginlik ve dürüstlükle, kahverengiye yaklaşan tonları ise konfor, karşılama, yakınlık, memnuniyet, erdem, fazilet ile bağdaştırılır. Kırmızının öfke, şiddet, savaş, isyankarlık, hükmetmek, durdurma, yangın, baştan çıkarma, ayrımcılık yapma, göşteriş yapma ve aşırı hırs gibi negatif çağrışımları da vardır.

Konuşan Renkler 1: Benim Adım Kırmızı



“Kırmızı olmaktan ne de mutluyum! İçim yanıyor; kuvvetliyim; fark edildiğimi biliyorum; bana karşı koyamadığınızı da...


Saklanmam, benim için incelik zayıflık yada güçsüzlükle değil, kararlılık ve iradeyle gerçekleşir ancak. Kendimi ortaya koyarım. Başka renklerden gölgelerden, kalabalıktan ve yalnızlıktan korkmam. Ne de güzeldir bir yüzeyi kendi muzaffer ateşimle doldurmak. ...


Bunu idrar eder etmez O’na yakın olduğumu korku ve mutlulukla sezdim. Hiçbir şeyle karşılaştırılmayacak bir kırmızı rengin varlığını o sırada huşu içinde hissettim. ...


Her yeri kaplayan ve içinde alemin tüm görüntülerinin oynaştığı öylesine harika ve güzel bir kırmızıydı ki bu yaklaşan, onun bir parçası olmak ve O’na bu kadar yakın olduğumu düşünmek gözlerimdeki yaşları hızlandırdı.”


Orhan Pamuk “Benim Adım Kırmızı”

Ya Hitler ressam olsaydı...

Dün akşam bir dvd izledim. "Genç Hitler-Max" John Cusack'ın oynadığı 2002 yapımı biraz yavaş ama konu itibariyle düşündürücü bir filmdi. Adolf Hitlerin resim ve siyaset arasında gidip gelen hayatını anlatıyordu. Film Hitler'in "insan" özelliklerini anlattığından yahudiler tarafından eleştirilmiş. Birinci Dünya savaşından sonra Büyük Buhran yıllarında geçiyor hikaye. Adolf Hitler savaştan yeni dönmüş bir onbaşı. Ailesi parası ve kalacak bir yeri olmadığından ordunun onlara tahsis ettiği kalabalık yatakhanelerde kalıyor. O dönemde Max Rothman adında yahudi bir resim galerisi sahibiyle tanışıyor. Resimlerini satmak, sattırmak için çalışırken, diğer taraftan sosyalist hareketin yandaşları onun hitabet kabiliyetini farkediyor ve onu propaganda yapması için teşvik ediyorlar. Max Rothman ve Hitler arasında yaşanan gidişli gelişli ilişki, sonunda Max Rothman'ın ölümü ve Hitlerin Sosyalist harekete katılmasıyla son buluyor. İnsan, acaba Hitler'in resimleri satılsaydı, sosyalistlerin ilk başta vaadettiği paraya ihtiyaç duymasaydı, bu kadar insan öldürülür müydü? diye düşünmeden edemiyor. Ben sanat konusunda uzman değilim ama hem doğa hem mimari resimler hiç te fena değil. Ayrıca Hitlerin tasarımcı özelliği de var. Volkswagen'in dünyada en çok satan modeli beetle Hitler tarafından Ferdinand Porsche'ye tasarlattırılmış. Ancak bugün bildiğimiz kaplumbağa tasarımı Hitlerin kendisine aittir. Sonuç olarak Beetle şuana kadar dünyada en çok satılan otomobil ünvanını elinde tutuyor. Belki başta herşey farklı gelişseydi Adolf Hitler'i binlerce insanı öldürten bir diktatör değil, Picasso, Le Courbusier yada Stark gibi ressam, mimar ve tasarımcı olarak tanıyacaktık.

Piknik yap(ama)mak....

İki gün önce gazetede Ankara'nın piknik alanlarını konu alan bir haber vardı. Hayatım boyunca gittiğim piknikler bir elimin parmağını geçmez. Piknik anılarım ortaokul ve lise yıllarımda okulla gittiğimiz pikniklerle sınırlıdır. Annem çok titiz olduğundan aile piknikleri de bizim için bir hayaldi. Öncelikle oraya giderken giyilecek kıyafetler eski olmalıydı ki gelince gerekirse atılabilsin! Götürülecek tas tabak örtü ve benzeri eşyalar eve geldiğimizde derhal ve acilen mikrop arındırma işlemlerine tabi tutulur ve bizimle birlikte dokunduğumuz herşey yıkanırdı. Dolayısıyla piknikte oynadığımız oyunlar burnumuzdan gelir ve gitmek istemezdik.

Bu sefer annem burada olmadığına göre biz makus talihimizi yenerek güzel bir pazar günü piknik sefası yapabiliriz diye düşündüm. wowturkey.com sitesinden gidilebilecek dere yada göl kenarı değişik yerler araştırdım. Mavi göl eski adıyla Bayındır Baraj Gölü dikkatimi çekti. Göl manzaralı piknik kardeşiminde iştahını kabarttı. Pazar günü üç kişi oraya gitmeye karar verdik.

Pazar sabahı hazırlıklarımızı yaptık. Saat 13 civari evden çıktık. Yarım saatlık bir yolculuktan sonra Kayaş civarinda bulunan Mavi Göle vardık. Ama içeriye girer girmez şok geçirdik. Değil boş bir masa, boş gölge bile yoktu. En azından arabayı park edecek ve etrafa bakacak park yeri dahi bulamadık. Dipdibe masalar, ortalıkta bağrış çağrış koşuşturan çocuklar, mangal kokuları, masalarda okey oynayan pala bıyıklı abiiler!!! Bi çubuklu pijaması eksik göbekli mangal yakan amcalar.... Dolayısıyla Mavi göl sevdamız çabuk bitti.

Oradan çıkıp Gölbaşı tarafına geldik. Orada da benzer bir manzara vardı. Her yer sabahtan doluyormuş meğer. İnsanlar piknik için sabah saat 7'de yola çıkıyorlarmış. Konu komşu akraba kim varsa toplanıp piknik alanında erkenden masa tutuyorlarmış. Önce kahvaltı sonra öğle yemeği ve son olarak akşam yemeği yiyorlar, güneş battıktan sonrada evlerine gidiyorlarmış.

Biz paşa paşa Eğmir Gölünün yolunu tuttuk. Göle yakın, sakin ve huzurlu bir yer bulduk. yemeklerimizi çıkardık, gazetemizi okuduk, biraz keyif yaptık ve en önemlisi buranın halka açılmasını önleyen ODTÜ rektörüne dua ettik!!! Etrafta size (çok özür dilerim) öküz gibi bakan pala bıyıklı abiler, mangal kokusu ve çığlık çığlığa koşturan çocuklar yoktu. Hatta okullar kapalı olduğundan her zamankinden daha da boştu. Ortam güzeldi ama bu seferde aniden bastıran sağnak yağmur "Eh sizin gibi acemi piknikçilere bu kadar keyif yeter" der gibi pikniğimizi erken bitirmemize sebeb oldu. Dönüş yolunda gölün arka tarafından gideren Bağ evinde biraz dolaştık. Yağmur altında, dalgalı gölün fotograflarını çektik ve ilk piknik maceramız böylece bitti....

26 Haziran 2009 Cuma

wos wos wos wos wos wos

Şuaralar güzel düşüncenin iyi şeyleri getirdiğini anlatan yazılar, kitaplar arasında boğuşuyorum. "YA OLMAZSA DEĞİL, YA OLURSA" felsefesini benimsemeye karar verdim. Şimdiye kadar negatif düşünerek elime ne geçti. Hiç. Bu sebeble ileride mutlaka ama mutlaka bir New Beetle'ım olacağına inanıyorum. "Secret" kitabında (Her ne kadar bazı kısımlarını gülerek okusam da)"İstediğiniz şeylerin resimlerini hergün göreceğiniz bir yere asın. Bir süre sonra onun gerçekleştiğini göreceksiniz." diyordu. Bu sebeble wos wos ve New Beetle fotograflarını her yere koyuyorum. Birgün benimde kırmızı bir Beetle'ım oacak biliyorum.
YAŞASIN İNANMANIN GÜCÜ....