Mor rengin elde edildiği pigmentlerin doğada zor bulunan elementlerden meydana gelmesi nedeniyle tarihte oldukça önemli bir yere sahiptir. Eski Avrupa uygarlıklarının bazılarında morun yalnızca hüdümdarların ailelerinin, kilisenin üst düzey din adamlarının ve bazı önemli saray mensuplarının giymesine izin verilirdi. Halkın bu rengi kullanması kesinlikle yasaktı.
Bunun haricinde morun oldukça kötü bir imajı vardır. Morun bir tonu olan eflatun, düş kırıklığı, zehir, acı ve ümitsizlik gibi negatif çağrışımlar yapıyordu. Renkler hakkında geniş kapsamlı araştırmalar yapan Johann Wolfgang von Goethe bu rengi yaşlılıkla özdeşleştirmiştir. Ayrıca yapılan bazı deneylerde deneklerden renkleri ifade etmeleri istenmiş, deneklerin çoğu mor için kuşkulu, gizli, yasak, yozlaşmış, hastalıklı ifadelerini kullanmışlardır.
Zaman içinde mor kadın hareketlerinin sembolü haline gelmiştir. Bunun nedeni Yunan mitolojisine dayanmaktadır. Hermafrodit yarısı kadın, yarısı erkek olan tanrıydı ve iki cinsliliği sembolize ediyordu. Erkeğin rengi olan mavi ve kadının rengi olan kırmızının karışımı olan mor iki cinsi birleştiyor ve her ikisi arasında köprü kuruyordu. Ne soğuk ne sıcak, ne kadınsı ne erkeksi olan mor gizem, mistisizm, büyü ve cinsellikle ilişkilendirilebilir.
Bunun haricinde mor, sınır tanımayan ve alışmadık yaşayan insanlar tarafından da kullanılıyor. Örneğin, Fransa’da travestiler, homoseksüeller çevrenin yaptıkları baskılara tepki olarak, kendisini “Les Violets” “Morlar” olarak adlandırıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder